Cumartesi
Şarkı:
The Mars Volta-The Widow
eveet, en sevdiğim ikinci gruba geldik. mars volta'yla yaklaşık üç senedir devam eden birlikteliğimiz boyunca yaptıklarımı, bu grubu neden sevdiğimi ve sizin de neden sevebileceğinizi anlatacağım. ar yu redi?
fotoğfafta gördüğünüz kıvırcıklar grubun üyeleri. soldakinin adı cedric bixler-zavala. grubun solisti. sağdakinin adı ise omar rodriguez-lopez. grubun beyni. önce şarkıdan bahsedeyim, sonra yavaş yavaş gruba geçeriz. neden bu şarkıyı seçtim? çünkü mars volta'yı ünlü yapan şarkı bu. frances the mute albümünden (sağda solda kullandığım kullanıcı adının kaynağı da bu muhteşem albüm bu arada). sanırım en sevilen ve zaten benim de gruba ilgi duymamı sağlayan şarkısı the widow. dream tv'de o muhteşem klibini ağzım açık (ve biraz korkuyla) izledikten sonra bir süre bu kadın vokalin neler hissettiğini düşünmeye çalışmıştım. dul bir kadının hikayesi. sonra babam bana onun erkek olduğunu söyledi. başta inanmadım. bir bakayım dedim google görsellere. aha. harbi erkek.
cedric. kadın sesli erkek. ne duygulu sesi var. ne güzel kullanıyor sesini. konserlerde kendini kaybediyor bu herif.
eğer youtube'da cedric bixler dance machine gibi şeyler aratırsanız harikulade danslarıyla karşılaşırsınız. o tam bir çılgın.
gelelim omar rodriguez dahisine. masamın önündeki kocaman posterine bakarak ders çalışıyorum. ne dediğini o kadar iyi biliyor ki, röportajlarını izlerken nefesimi tutuyorum resmen. şu aralar grupla ne kadar ilgilendiğini bilemiyorum ama gördüğüm kadarıyla başka işler peşinde. prodüktör. bu kelimenin anlamı ne?
ne diyorum, harika bir gitarcı bu adam. kendini kaybediyor çalarken. red hot chili peppers'ın eski gitarcısıyla (john frusciante) karşılıklı döktürdüğü videoları şiddetle tavsiye ediyorum.
ne sempatik adamlar değil mi? anlaşılmaz şarkı sözleriyle, deli şarkılarıyla, sahnedeki danslarıyla, laflarıyla, falanlarıyla filanlarıyla gönlüme taht kurdular. pink floyd'un, led zeppelin'in yaptığı gibi kaliteli, uğraşılmış, dolu müzikler bulmak gittikçe zorlaşıyor. bu durumda bana da mars volta'nın diskografisini hatmetmek kalıyor tabi ki. orijinal albümlerini türkiye'de bulmak oldukça zor. ama yılmayıp yurt dışında ararsanız... durun size amputechture'dan biraz bahsedeyim.
annem bir arkadaşıyla fransa'ya gitmişti. arayıp ne istediğimi sorduğunda söyleyebildiğim tek şey, orijinal albümlerini deli gibi arzuladığım (adeta yanıp tutuştuğum) mars volta oldu. orda aramış, aramış... yeraltında küçük bir dükkandan bahsediyor. haydaa. paris'te bile zor bulunuyor adamların albümü. annem dükkana girip "the mars volta" dediğinde ortamdaki dövmeli, küpeli, uzun saçlı bilmem neli tipler anneme şaşkın şaşkın bakmış. "mars volta, ov yeee" gibi bir tepkiden bahsetti. şaka şaka. "hmm, led zeppelin gibi bir gruptur, çok iyi gruptur, harika tercih" tarzı şeyler söylemişler benim sarışın, kokoş anneciğime uzaylı görmüş gibi bakarak. ahaha. düşünebiliyorum. eline amputechture'ı tutuşturup yollamışlar. kapağı en favori ressamlarımdan jeff jordan'ın eseri olan bu albüm dinlemeye doyamadığım şarkılarla dolu. fazla popüler olmasa da seviyorum işte. çare yok.
Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)