Pazartesi

 İyileşme

Seninle ne iyi ettik de karşılaştık

Ne iyi ettik de tanıştık

Her şeyi anlıyorum

Buraya niye geldim, bunları nasıl yaptım

Sana gelene kadar neler yaşadım

Şimdi diyorum iyi ki yaşamışım, yapmışım hepsini

Belki, diyorum, bilseymişim daha iyi hazırlanırmışım sana

Ama böyle de kabul ettin sanki beni

Ben kaçmak istemişim, baş kaldırmak istemişim. Ondan böyle yerlere sürüklenmişim. Ben paraya pula kıymet vermemişim, şimdi anlıyorum aslında dünyayı döndürenin bu olduğunu. Elinde olunca anlamıyorsun. Ben aslında çok zorluklar yaşıyorum şimdi, sıkılıyorum, annemle kavga ediyoruz sürekli, odamdan yerimden oldum, pek bir özel alanım kalmadı. Ama buradan ayrıyken de mutlu değilmişim, hiçbir zaman tam olarak mutlu olamamışım. Şimdi seninle uzaklarda bir hayatı düşlemek nasıl tatlı geliyor bilemezsin. Korkularım da var, sen hala bir yabancısın, ne kadar benzesek de. Sende kendimi gördüğüm kadar daha önce hiçbir yerde, hiç kimsede kendimi görmemiştim. Senin yanında değil sadece, seni düşününce de kendimi görüyorum bir yerlerde, bana el sallıyor. Keşke o kız olarak kalabilseydim, kirlenmeseydim keşke, sana öyle gelebilseydim. Ama o zaman da belki bizi karşılaştıran tüm bu olaylar silsilesi olmazdı, tanışamazdık. O yüzden, şimdi böyle iyi diyorum.

Seni tanıdığımdan beri aklımda pek bir şey yok senden başka. Seni tanıdığımdan beri anlamaya çalışıyorum bir şeyleri, seni, kendimi, hayatı. Biraz daha anlamaya. Senin sevginle sarmalanmak bu dünyadaki en güzel şey gibi geliyor. Seni sarmak istiyorum ben de. İçine düştüğüm bu kuyudan, gün ortasında uyumalardan, ait olmadığım bu hayatı yaşamaktan, o ucuz ve manasız şarkıları dinlemekten, her şeye üşenmekten, sigara içmekten, kavga etmekten, mutsuzluktan yorgun düşmekten, sürekli kaçmaya çalışıp hiçbir yere gidememekten, uzakları düşlemenin bile artık beni heyecanlandırmamasından, bana hiçbir şeyin iyi gelmeyeceğini ve asla mutlu olmayacağımı sanmaktan, dönüştüğüm bu duyarsız, sahtekar, tembel, mutsuz, her şeyi bırakmış kadından, bu sonsuz çaresizlik hissi içinde kendi hayatıma son vermeyi arzulamaktan,

İçine

Düştüğüm 

Bu

Kuyudan

Senin gözlerinin içindeki pırıltıya, dudaklarının iki köşesi yukarı kalkınca ortaya çıkan güzel dişlerine, yanaklarına, yanaklarındaki çukurlara, gözlerinin yanlarındaki çizgilere, sesine, ellerine, saçlarına, alnına, sözlerine, kim olduğuna, ne olduğuna, nasıl olduğuna

Bakarak

Dokunarak 

Tutunarak

Sürüne sürüne

Çıkıyorum. 

Belki hala pek halim yok bir şeyler için çabalamaya. Belki hala biraz öfkeliyim. Ama nerede anladım biliyor musun düzelmeye başladığımı; korktuğumu görünce. Korkuyorsam bir şeylerin olmasından, ya da bir şeyleri yitirmekten, bir umudum da var demektir. Bir heyecanım da var demektir. Sonra fark ettim ki yeniden hayal kurmaya başlamışım. Hayal kura kura tatlı bir uykuya dalabilmeye başlamışım. Mutluluktan, tatmin olmuşluktan. En son böyle olduğumda bunların hepsini kaybedip senle tanışmadan önceki halime kadar gelebilmiştim, bu yüzden şimdi yeniden umutlanmak benim için aslında tehlikeli de olabilir, ama önemsemiyorum bunu. Çünkü bu sefer oldu. Bu sefer haklıyım mutlu olmakta, heveslenmekte, hayaller kurmakta. Bu sefer sen varsın işin ucunda. Seni mutlu edebilmek var. 

Bu dönüştüğüm kişiden, daldığım kabuslarla dolu uykudan, bu hayattan topuklarımı sırtıma vura vura kaçmam gerekiyor. Ben tükeniyorum ama farkında değilim. İyileşmek zorundayım. Neydi beni cezbeden, özgürlük mü? Nasıl bu hale geldim? Artık bu mekanizmaları sorgulamanın hiçbir manası yok. Artık sadece kalkmam gerekiyor. Kalkmadıkça bu yataktan, tepemde asılı bıçaklar bana bakıyor.