Cumartesi
Çarşamba
Pazartesi
yok.
bir gün mutlaka, birinin sana yaptığı muameleyi, sen de bir başkasına yapacaksın. (belki aynı zaman dilimi içinde.)
günlerim böyle geçti. ben buna "bomboş" derim.
bütünün pek de büyük sayılmayan bir parçasının, yine bütüne oranla "önemsiz" denebilecek kadar ufak bir alanında, tükettiğin onca oksijene ve organik polimere karşın, ürettiğin karbondioksit, bok, bilmem ne belliyken, ölümden bunca korkmak niye? kendini önemli sanıyorsun. bütüne oranla, yoksun diyebiliriz. önemli değilsin.
ama tüm bunlara karşılık kafamın içinde kapladığın yere bakacak olursak; benim hayatımın bütününe oranla, yadsınamayacak derecede büyük bir alanda, tükettiğin günlerim ve ürettiğin boşluk belliyken, senin ölümünden korkabilirim. eğer ölürsen, hepsi boşa gider. ben yaktım onları. kimyasal olay.
ramak kalmıştı. korkularımdan sıyrılmama ramak kalmıştı. sonra bir baktım, tam orada duruyorsun. kafamın içinde. her gün, durmadan konuşuyoruz. bazen birlikte çay demliyoruz. benimlesin. nereye gidersem yanımda sen de varsın ve sana diyorum ki: bak, bunu görmüş müydün? adama bak. adamdaki laubaliliğe bak. işte en sevmediğim insan tipi. akşam bir arkadaşım bize gelecek. ben artık yalnız uyuyamıyorum. geçen duşta şöyle bir şarkı söylüyordum (dan dan darann dan dan daran), hatırlıyor musun neydi bu? baksana, bu sokaklar ne kadar güzel, böyle bir yerde yaşasak keşke, bu ses bu kadından çıkıyor olamaz, şu ablamız da haneke'nin bir filminde kasabanın rahibesini oynamışçasına, dikmiş gözlerini nasıl bakıyor bana, sana, o adamı sever misin?
sevmezsin, bilirim.
sevmezsin, bilirim.
Salı
Cuma
manifeste
it's time to speak about those who are absent
it's time to speak about those who are wrong
it's important to question those who are absent
those who live without democracy
in general
it's urgent to speak about those who are absent
it's time to speak about those who are always wrong
it's an emergency
to speak about those who are always wrong
it's an emergency to talk about freedom
...
it's time to speak about those who are wrong
it's important to question those who are absent
those who live without democracy
in general
it's urgent to speak about those who are absent
it's time to speak about those who are always wrong
it's an emergency
to speak about those who are always wrong
it's an emergency to talk about freedom
...
Perşembe
Pazar
biz onlara hep sırıttık.
Cumartesi
kürk mantolu madonna
"eğleniyorlardı. yaşıyorlardı. ve ben, kafamın içine ve yalnız kendi ruhuma kapanmakla onların üstünde değil altında bulunduğumu anlıyordum. şimdiye kadar zannettiğim gibi, kitleden ayrılmanın bir hususiyet, bir fazlalık değil, bir sakatlık demek olduğunu hissediyordum. bu insanlar dünyada nasıl yaşamak lazımsa öyle yaşıyorlar, vazifelerini yapıyorlar, hayata bir şey ilave ediyorlardı. ben neydim? ruhum, bir ağaç kurdu gibi beni kemirmekten başka ne yapıyordu? şu ağaçlar, onların dallarını ve eteklerini örten karlar, şu ahşap bina, şu gramofon, şu göl ve üzerindeki buz tabakası ve nihayet bu çeşit çeşit insanlar hayatın kendilerine verdiği bir işi yapmakla meşguldüler. her hareketlerinin bir manası vardı, ilk bakışta göze görünmeyen bir manası. ben ise, dingilden fırlayarak, boşta yuvarlanan bir araba tekerleği gibi sallanıyor ve bu halimden kendime imtiyazlar çıkarmaya çalışıyordum. muhakkak ki dünyanın en lüzumsuz adamıydım. hayat beni kaybetmekle hiçbir şey ziyan etmeyecekti. hiç kimsenin benden bir şey beklediği ve benim hiç kimseden bir şey beklediğim yoktu."
Salı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)