bir şeyler yazmalıyım ama ne yazmam gerektiğini bilmiyorum. belki de resim çizmeliyim. sanırım oldukça normal; kendimi yalnız hissediyorum ve nedense şu an midem bulanıyor. evde yalnız olmak isterdim. çıkıp salon dolaylarında biraz dolaştıktan sonra odama girip balıklı rüzgar çanına boş boş bakardım, bir yarım saat kadar. al işte, annem gelip baklava isteyip istemediğimi sordu. baklavadan nefret ederim ve annem bunu bilir. sırf onunla konuşayım diye yapıyor. hadi bir merhaba de. istemiyorum. çok kabasın doğa. anne çıkarken odamın kapısını kapat. emredersiniz hanım efendi, başka emriniz? yok, gidebilirsin.
hayatımda insan istemiyorum. insanlardan sıkıldım, yoruldum, ne bileyim uzak durmak istiyorum işte.
dün akşam okuduğum kitaptan çok etkilendim. şimdi birileriyle konuşmaya ihtiyacım var ama kimsenin dinlemekten hoşlanmayacağını biliyorum. birileri ne dediğimi önemsemeden, benden cevap beklemeden lafımı kesip konuşmak isteyecek. işte bu yüzden yalnızım. hep dinletmek istiyorlar. hep rahatlamaya çalışıyorlar. benden bir şeyler almak değil, biriyle konuşmuş, birine içlerini dökmüş olmak umurlarında. çocukluklarını anlatıyorlar, sonra sevgilileriyle problemlerini, aileleriyle yaptıkları güzel diyalogları... hadi okudukları kitapları, izledikleri filmleri anlatsalar ya da sadece şarkılar üzerine konuşsalar neyse, seve seve dinlerim. ama insanların bana abartarak anlattıkları hayatları, sonra o şaşırmamı bekleyen suratları artık bende sadece tiksinti uyandırıyor. açıklamaya çalıştığım şey şu: "git başımdan umrumda değilsin" diyemediğim için, son derece yapmacık bir biçimde "hahaha süpermiş ee sonra ne oldu?" demek beni yoruyor.
yapmacık olmak beni yo-ru-yor. yoruyor! yüzüme yapıştırdığım o aptal gülümseme, yanımdakine bir türlü odaklayamadığım dikkatim, yanımdakinin aynı derecede yapmacık samimiyeti, etrafımdakilerin "kurtar beni" bakışlarımdan bir bok anlamadan geçip gidişi, üstüme üstüme gelen duvarlar, gözümü ayıramadığım kapı... hepsi, hepsi birleşip beni patlama noktasına getiriyor ve ben sonra içine kapanık dedikleri türden biri oluyorum. parmaklarımı sırayla masaya vurma hareketinden yapıyorum, anlarsınız ya. ben artık karşımdakini sıkma korkum olmadan anlatabilmek istiyorum fakat kendim de karşımdakinden çabucak sıkıldığım için aynı tepkiyi bekliyorum. belki de sıkılmıyorlardır. keşke sıkılmasalar. yani karşılıklı sıkılmasak. hep birbirimizi merak etsek, hep daha çok bilmek, daha çok dinlemek istesek.
öyle biri olsa keşke.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder