ya kardeşim, bizim okulda bir tuhaflık var. öğrencisi, hocası, havası falan bir değişik. soğuğu ayrı ilginç, sıcağı ayrı ilginç. kışın okulun içi dışarıdan daha soğuk. yazın otlak'ta oturalım iki lafın belini kıralım diyoruz, otlak dediğimiz çimenlik alanda birkaç sarı ottan başka bir şey yok. baharda zaten bahçe sevgililerin istilasına uğruyor, yalnızsan çök yere ağla. sınavdan sonra stres atalım diyoruz, bahçeye çıkıp biraz koşalım diyoruz; bıyıklı bir hocanın göbeğine çarpıyoruz: kızım napıyosun sen? hadi sınıfına. bir de her şey şansa bakıyor. denk gelmeyeceksin. istersen bütün gün okulun içinde boş boş gez. yalnız bir müdür yardımcısına yakalandın mı iş bitiyor. kaçarken de öyle. sürüyle çıkış yolu var fakat hepsinin ucunda "hoop hop nereye? izin kağıdın var mı?" deyip seni durduracak en az bir amca bekliyor. bazen işte onlar oralarda olmadığında, kimse görmeden elini kolunu sallaya sallaya çıkıp gidiyorsun: bunun adı "şans". müthiş ekşınlı bir olay.
ha bir de böyle deyişler var işte. gerçi sanırım bunlar bizim sınıfa özgü. ya da her sınıfın ayrı deyişleri var, bilemedim. dur dur şimdi bu konulara girmeyeyim. asıl bahsetmek istediğim konu; aşırı zeki öğrenciler.
ya kardeş herkes zeki bizim okulda. kimse çalışmaz ha. akşam evde bakamamıştır, misafir vardır ya da ne bileyim olmuştur işte bir şeyler. ondan önce de hiç bakamamıştır, vallahi şimdi bir yarım saat bakacaktır sadece. sonra sınav sonuçları açıklanır. bak burası güzel. ay hiç beklemiyordumlar havalarda uçuşur. ulan yarım saat çalışmayla mı çözdün o kadar soruyu diye soramazsın.
var ya, bu insanlar doğru söylüyorsa bile; yani gerçekten çalışmıyorlarsa ama işte mesela ilahi kuvvetlerce falan yönlendiriliyorlarsa ya da kopya uzmanı olmuşlarsa bile cidden inanasın gelmiyor. yani doğruysa da "evet gerçekten çalışmadan yüksek not alıyorsun dostum harikasın" diyesin gelmiyor. o "hadi bana ne kadar zeki olduğumu hatırlat" dercesine bakan gözleri yok mu, illa ezmek, moralini bozmak, "he öyledir he tabi" demek istiyor insan. ben bunu yapmıyorum tabi. çoğu zaman yorum yapmamayı seçiyorum. böylesi daha iyi.
özetle; okul tatmin edilmemiş egolarla dolu. of arkadaş, çalışıyorsun işte utanma. çalışmaktan utanılır mı? bence zeki olmaktan daha üstün bir özellik çalışkanlık. bir insanın sahip olabileceği en güzel özellik. çok çalıştığım halde elli alırsam üzülmem mesela. ben elimden geleni yaptım derim, ötesi var mı? ama gel gelelim bir günlük çalışmayla (dinlemediğim dersler için bana yetmeyen bir süre, evet) elli aldıysam oturur tembelliğime ağlarım. hatta biraz abartayım; asıl zekilik çalışkan olmakta bence. aklını kullanan çalışır, bu devirde böyle evlat (bu cümleyi, göbeğini sıvazlayan amcanın bariton sesiyle söylüyormuşum gibi hayal et).
ah, her neyse. söylemek için mezun olmayı beklediğim daha çok şey var. ha bir de şunu ilave etmek istiyorum: ben de sınavı kötü geçen öğrencilerdenim. ama ya iyi ya kötü alırım yani belli olmaz. yalnız sınavlarımın iyi geçtiğini kendime bile itiraf etmem çünkü hayal kırıklığı yaşamaktan korkarım. hep kötü beklerim. sonra bana sinir oluyor bazıları, ne yapayım, kaç alacağımı nereden bileyim ben? cık cık. bir de benim selam verme huyum yok, okulda bir bakıyorum millet deli gibi selamlaşıyor, yanından her geçene sırıtmalar, el sallamalar filan... ya bunlar bana göre işler değil, sonuçta aynı okuldayız hepimiz birbirimizi tanıyoruz, haftanın beş günü görüyoruz o stresten güzelleşmiş, pırıl pırıl yüzlerimizi. selamlaşmanın amacı "ben seni tanıyorum" mesajı vermekse, ben tanımadığım insanlara da selam veriyorum ve hepinizi tanıyorum canlarım. en fazla günaydın derim ona göre. burada da böyle içimi dökmüş olayım. yeterince dertliymişim. neyse, okul iyidir iyi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder